30 Aralık 2010 Perşembe

Garip bir durum

işte yanında olmak istediğim anlardan biri daha bebeğim, uyuyacakmışsın birazdan, yemeğini yemişsin...canım kızım...dün akşamki halin hala gözlerimin önünde, kızların yatağa yatınca çenesinin açıldığının kanıtıyız şu aralar. anne kız yatağa yatıp konuşuyoruz sürekli, bıcır bıcır...ama tam o sırada nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde ağlamaya başladın_birden bire_
en güzeli ne biliyor musun, sorduğum zaman neden ağladığını söylüyorsun bana.
sordum...algılayamadım önce, suyu getiren adamın damacanın kapağını kesmesinden korktuğunu söyledin...beynimde ne kadar fırtına koptu o an bir bilsen...sürekli kesmesin anneeeee, kesmesin anneeeeee diye ağlayıp durdun....sordum ne konuştunuz diye, sana birşey söyledi mi diye? adını sormuş sana, söylemişsin...anlattığın bu kadar, 
neden bu kadar korktu bebeğim, rüya mı gördün, bilemiyorum...
?!

28 Aralık 2010 Salı

28.12.2010

ayın 28'i olmuş...her ayın 28'inde doğduğun günü tekrar yaşıyorum bebeğim, geçen zamana inanamayarak, yanıbaşımda her geçen gün büyümeni seyrederek...doya doya yaşadığım, birlikte olduğumuz her anı kalbime, beynime kazıdığım tam 32 ay...en mutlu günlerim...
yepyeni bir yıla giriyoruz seninle, her geçen yılın güzellikleri katlanarak büyüsün, tüm üzüntüler hafızalardan silinsin, yeni yılda herşeyin en güzeli bizimle olsun meleğim...
seni seviyorum zeytinim...
annen

23 Aralık 2010 Perşembe

İpin Ucu

kaçtı evet...yakalamam lazım hemen...
bir anda çok fazla gelişme oldu hayatımda, hem iyi,hem kötü...
yazamadığım zamanlarda yine alerjik belirtiler oluştu Nehir'in vücudunda, onun sıkıntısını yaşadık, kabus geri dönüyor diye endişelendik. Neyseki dünkü test sonuçlarına göre süt alerjisi değilmiş bu belirtiler, nedenmiş diye de düşünmek istemiyorum...
yeni işimdeyim şu an, 9 sene aynı yerde kalıp 6 ay içinde 2. işime başlamak tuhaf geliyor bana da:) neyse vardır her işte bir keramet... bir de şu an için yazamayacağım beni gerçekten üzen gelişmeler de oldu, kendimi bu konuda rahat hissettiğimde yazarım artık...şimdilik sadece kızımın okuyabileceği bölüme yazdım...
en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere sevgili blog...

4 Aralık 2010 Cumartesi

Bir zamanlar Mersin...

 ...












.

12 Kasım 2010 Cuma

ve karar...

Kısacık uğradım,
aklımda binbir soru işareti yine...
hiç bitmeyecek değil mi? hayat devam ettiği sürece sayıları azalmadan aksine artarak dolanacaklar beynimin içinde...hep verilmesi gereken kararlar olacak, ne getirip götürdüğü yaşanmadan bilinemeyecek kararlar.
Bütün bu kararlarda tek belirleyici kim biliyor musun? Sensin bebeğim, her adımımda ilk seni düşünüyorum, öncesini, şu anı, sonrasını...hüzünleniyorum bir an, daha fazla daha çok olmalı diyorum.
Sonra hayat bana dersler veriyor, tokat gibi çarpıyor yüzüme, an geliyor canımı sıkan şeyler çok basit geliyor, hiç aklıma gelmeyenlerse hayatımı değiştiriyor...şükrediyorum hep sonunda...
ve eninde sonunda veriyorum kararımı içimden, içim hep aydınlık...
işte bu yüzden kaybolmuyorum ben...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Arkadaş

İstiyorum ki daha çok beraber olabilsinler, paylaştıkça herşeyin daha da çoğalacağını öğrensinler, kavga ettiklerinde problemlerini kendileri çözmeye çalışsınlar, birlikte yemek yesinler, koşsunlar, düşsünler...
Arkadaşlığın güzelliğini şimdiden kavrasınlar. parklardaki çocuklar gibi yanyana olup tek başlarına oynamasınlar. Bu yazıdan sonra hepbirlikte bir foroğraf iyi giderdi ama ancak bu kadarını başarabildim. O da birdahaki sefere.
Kimden mi bahsediyorum tabii ki Minik kelebek, pisicik, kuzucuk ve Süper Örümcek Man' dan:)



9 Kasım 2010 Salı

Neredeyim?!!

Bir bilsem!, Heryerde olmaya çalışıp, hiçbiryerde tam olamamak işte tam oradaydım. Nehir'in hastalığı ve yetiştirmeye çalıştığım projeler de biraraya gelince bu kadar zaman yazamadım sevgili blog.
Hoşgeldin bezim dediğimiz halde tuvalet eğitiminden dolayı ortaya çıkan kabızlık ciddi boyutlara ulaşınca(tam 6 gün) çareyi hiç istemediğimiz bir işlemi yapmakta bulduk...Nehir ortalığı inletti tabii...
Kıssadan hisse,

tuvalet eğitimini vermeye başlamadan önce mutlaka bu veya buna benzer bir tuvalet basamağı edinmekte fayda var. İşin ciddiyeti büyük, benden söylemesi...
Sevgiler
Sinem

24 Ekim 2010 Pazar

2.5 yaş kontrolü

Aklımızda onlarca soruyla gittik yine Fügen hocaya. Sen çok huysuzdun bebeğim, tüm muayene boyunca ağladın_ilk kez_, belki aşı olacağını tahmin ettin ya da ben söyledim hatırlamıyorum. Sana şu herşeyi anlatma huyuma sinir oluyorum zaten. Sanki herşeyi sana anlatmam gerekiyormuş gibi hissetmeme bir anlam veremiyorum. Sen sadece 2.5 yaşındasın!
İşin garibi sen de dinliyorsun beni bir güzel, arkadaşımla sohbet ediyormuşum gibi hissediyorum bazen kendimi, sonra da yeri geldiğinde gayet olgun cevaplar veriyorsun bana...
Ama hiç çocukmuşsun gibi değil, arkadaşım gibi...birşeyleri yanlış yaptığında çok sinirleniyorsun, sanki hiç hata yapmaman gerekiyormuş gibi, yaptığın kuleler yıkılıyor sinirleniyorsun, yemek yerken  dökülüyor sinirleniyorsun. Aksine o kadar rahat bıraktık ki şimdiye kadar seni, böyle olduğunu görünce çok üzülüyorum...Biz de artık bundan sonra seninle birlikte kulelerimizi yıkmaya, yemeklerimizi dökmeye, kıyafetlerimizi çıkaramamaya başlıyoruz.
Genel olarak boy ve ağırlıkta %50' lerdesin, vücudunda hafif kızarıklıklar var, dolayısıyla alerji ilacına yeniden başladık. Ve kabız olmanın sebebi de klozette otururken ayaklarını yere basamamanmış, bunu daha önce söylemişti Fügen hoca, uygulamayı unuttum ben. Artık ayaklarının altına bir destek koyup tekrar deneyeceğiz Bay Bay Bezim demeyi...
6 ay sonraki kontrolde buluşmak üzere ayrıldık, bakalım neler neler olacak o zaman kadar. Sen yeter ki seni sevenlerle birlikte iyi ol, mutlu ol başka hiçbirşey istemiyorum.
Ve bu günlerinin tadını çıkar...
Seni seviyorum

20 Ekim 2010 Çarşamba

Seçmeler II

Canım meleğim,
o kadar tatlısın ki hergün yiyorum seni:) kurduğun cümleler bizi hem şaşırtıyor hem de çok güldürüyor. Unutmadan yazayım istedim.


Beni kucaaama al,
Çukutaylı süt,
Hayın (hayır demeye çalışırken)
Baba klojeti kapsın (çişim geldi demek yerine_ki artık onu da söylemiyor)
Miştır şan, miştır goodın şan piiij şaaaş daaa baaaaa biiiii( mister sun mister golden sun please shine down on me:) bu aralar en sevdiğimiz şarkı dinlemek için tık:)
Jüyaaafaafa (zürafa demek isterken)


Seni çok seviyorum...
anne

18 Ekim 2010 Pazartesi

Hoşgeldin Bezim...

Nehir'in en sevdiği kitap olmuştu. Ne güzel biz de Bay Bay Bezim demiştik. Ta ki Nehir klozete kakasını yapmayı reddedip kabız olana kadar...Çişini yaparken sorun yok ama kakayı yapmıyor işte. Bu durumdan dolayı çok rahatsız ve huzursuz... Ve bu sürekli olmaya başlayınca ben de mecburen Hoşgeldin Bezim demek zorunda kaldım. Böyle bir durumda ısrarcı olmamak gerektiğini okumuştum...
Bakalım neler olacak!

Not 1: Bir insanın kaka yapmasının beni bu kadar mutlu edeceği 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Not 2: Bir postta bu kadar 'kaka' yazıp hala sevimli bir post olması da bir o kadar şaşırtıcı:))

Sevgiler
Sinem

7 Ekim 2010 Perşembe

Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi

Yunus gösteri merkezleri ilgili bir yazı yazmıştım. Aynı düşüncelerim sirkler için de geçerli. Hiçbir ortam bir canlının doğal ortamının konforuna eşit olamaz biliyorum. E o zaman ne işin vardı hayvanat bahçesinde derseniz, bence amaç olarak çok farklı çünkü. Bir kere en azından oradaki tüm canlılara herhangi bir şey öğretilmeye çalışılmıyor, eğer iyi bir hayvanat bahçesi ise tüm canlıların doğal yaşam alanlarına benzer alanlar yaratılmaya çalışılıp, özellikle çocuklara merak ettikleri canlıları canlı canlı görebilme fırsatı sunuyor.










...dedim de kendim bile inanmadım, görmeyiversin çocuklarımız canlı aslan, zürafa, zebra...vs! onlar mutlu değiller ki ki kafeslerin gerisinde...






5 Ekim 2010 Salı

Balerin Nehir

 Ne zamandır aklımdaydı, bir türlü fırsatını bulamamıştım. Akşamları geç geldiğimden gelir gelmez Nehir'le oynamaya başlıyorum. Her saniye o kadar değerli ki benim için. Yemek yiyoruz, kitap okuyoruz, kuleler, resimler  yapıyoruz...vs. bir bakmışım gece olmuş...bir itiraf; kızımın erken uyumaması işime geliyor, o da bilerek uyumuyor zaten, sırf biraz daha birlikte olabilmek için...
Ne diyordum, ne zamandır aklimdaydı, Nehir'le Fatih cücelere kule yaparken ben de fırsattan istifade başladım kızıma tütü yapmaya, bir internet sitesinde görmüştüm, dikiş yapmaya gerek kalmadan,Nehir doğduğunda hastane odasını süslediğimiz malzemelerden arta kalanlarla yaptım kızıma tütüsünü...
Neden mi Nehir'in fotoğrafı yok? Gecenin bir vakti giymek istemedi de ondan:(
Önceden dediğim gibi, umarım bale sevgin artarak büyür bebeğim...










Fotoğraflarla anlatmaya çalıştım, linki de burada. Şimdiden ellerinize sağlık. Küçük balerinlere sevgiler.


23 Eylül 2010 Perşembe

Carpe Diem?

İnsanoğlu...
Hep aynı değil mi?
Küçükken bir anda büyümek isteyen,
Büyüdüğünde hep eskiyi özleyen...
Anın tadını çıkarabilme lüksüne sahip olmak, olabilmek,
Ne büyük bir armağan...
Şimdi anlamaz biliyorum,
Nasıl anlatılır onu da bilmiyorum,
Henüz 2.5 yaşında bile değilken kucamaaaan abla hayalleri kuran birine tüm bunlar?

22 Eylül 2010 Çarşamba

Aç Tırtıl


Sen ne yalın, ne sevimli, ne öğretici bir kitapsın. Hergün okuduğum halde( hem de birkaç kere) her okuyuşta zevk aldığım, her sayfası yaratıcı ve sürprizlerle dolu. Az çoktur' a en güzel kanıtlardan biri. Öğretirken eğlendirebilmek, eğlenirken öğretebilmek. Eric Carle,  kızım ve tüm Aç Tırtıl hayranları adına teşekkürler...

21 Eylül 2010 Salı

Yazdan kalanlar...

Çok üzgündüm tatilim yok diye...
Ama itiraf edeyim hoşuma da gitti bu iş,
Kaçamaklara sebep oldu diye...
Ben gelecek seneye almayayım yine de...











8 Eylül 2010 Çarşamba

PEMBE NEHIR....

Elim varmıyor yazmaya...
Kızımın adaşı, saçma sapan şeylerle bile mücadele edemeyen bizlere, küçücük vücuduna sığdırdığın kocaman yüreğinle çok ama şey öğrettin...
aktığın yerde çok ama çok mutlu ol...

7 Eylül 2010 Salı

Cevap yok









Sahne ve show müthişti...U2 karşımdaydı, hiç bitmesin istedim. 
Nehir senin gibi küçük kızlar da vardı tatlım...Hiçbiri Türk değildi, hepsi gayet mutlu mesut, neşe içinde koşturup duruyorlardı, sahanın içinde...Bir an düşündüm seni de getirse miydim acaba diye! sonra aklıma klasik Türk ailesi tatili geldi! hani turist çocuklarına imrenilerek bakılan, bir yandan da küçükleri masaya oturtup bir lokma yesinler diye çabalayan Türk ailesi...bir an irkildim... sonra U2' ya geri döndüm... 
ama bir yandan da neden böyle diye düşündüm...
cevabını bulamadım.

veee müthiş konser bitti. Sonrasında yaşananlar ise yine tam bizlikti...

Konser için aylar öncesinden yapılan ''toplu taşıma kullanın, rahat edin!!!'' uyarıları kimin fikriydi merak ediyorum...ve maalesef bizlerin hatası da bu uyarıyı dikkate almak oldu.

Dün gece konser sonrası tam anlamıyla bir rezalet yaşandı. organizasyona güvenip arabamızı bıraktığımız ve sonrasında hiçbir şekilde dönüş için toplu taşıma aracı olmadığından gecenin yarısında tehlikeli otoyol kenarında can güvenliğimiz olmadan kilometrelerce yürümek zorunda kaldık.
ve ben yine neden böyle diye düşündüm...
cevabını bulamadım.


IKSV, Pozitif, Biletix...
TIK TIK
cevap yok!

3 Eylül 2010 Cuma

U2 Hediyesi

O kadar heyecanlıyım ki içim içime sığmıyor...pazartesi akşamını 4 gözle bekliyorum...
Alttaki görselleri konserde giyeceğimiz t-shirtler için hazırladım... üstteki benim alttaki Fatih'in:) siz de hangisini beğendiyseniz baskı yaptırabilirsiniz....
Tüm U2 sevenlerine benden bir hediye....



24 Ağustos 2010 Salı

Çocuk kitabı seçmek çok ama çok ciddi bir iştir!


Nehir kitaplara çok meraklı olduğundan, ona mümkün olduğunca değişik kitaplar alıp okumaya çalışıyorum. İlk 'bez' kitabını ona anneannesi hediye etmişti. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Kütüphanemizde boyunun yetişebildiği raflar kızıma ait. Her akşam okumak istediği kitabı kütüphaneden seçip getirir ve bir kitabı aynı gece 6-7 defa okuduğumuz da olmuştur. Nehir' in kitap sevgisini ona bebekken aşılamaya çalıştık. Aslında anne ve baba olarak okumayı çok sevdiğimizden biraz da bizi taklit etmeyle başladı herşey... 
Umarım kitap sevgisi çoğalarak büyür.
Asıl konuya gelince;
Dün öğle arasında kızıma kitap almaya gittim. Öncelikle kitabevlerindeki çocuk kitapları bölümlerinin çok karmaşık olmasından şikayetçi olduğumu söylemek istiyorum. Seri kitapların hepsi başka yerlerde, yaş aralığı ya da yayınevi gibi bir kategorilendirme yok. Ara ki bulasın! Zaman darlığından 'Dünya Klasikleri' adı altında daha önceden hiçbir kitabını almamış olduğum bir yayınevinin 1 değil tam 3 kitabını ilk sayfalarına göz gezdirip aldım.  Akşam evde yaşayacağım şoktan habersiz mutlu mutlu ofise döndüm.
Uzatmayayım ve üşenmeden size maalesef aldığım ama bugün öğle tatlimde ilk iş olarak iade edeceğim kitaptan küçük bir paragrafı aktarayım:

Meğer .?. bu ot destesinin içindeymiş. Tatlı uykusundan uyandığında, kendini ineğin dişleri arasında buluvermiş...
.?., ineğin midesinde sağına soluna bakınmış, heryer öyle karanlıkmış ki 'burada ölüp gideceğim' diye ağlamaya başlamış...
.?.midenin içinde sıkışıyormuş. Sonunda dayanamayıp bağırmaya başlamış: Hem sıkışık, hem karanlık , yeter artııık...
İneğin karnından gelen sesleri duyan kadın, ineğin konuştuğunu sanmış. Hemen köylerindeki yaşlı bilgeye koşarak durumu anlatmış.
Yaşlı bilge merakla gelip sesi dinlemiş.''bu inek cinlenmiş, büyülenmiş, hemen kesilmesi gerek'' demiş.
Çiftliğin sahibi korkusundan hemen ineği kestirmiş. midesini de çıkararak bir ağacın altına bırakmış!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Alınacak ders 
1: Yayınevini bilmediğin, tümünü incelemediğin kitabı alma!
 2: www.kipitap.com' u ve www.birdolapkitap.com' u daha sık ziyaret et!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
Site Meter